Bulutlar Hissedemedi

     Gece yarısı, kasvetli bir sokak, bir park ve yanında pandomim yapan bir çocuk. Tek tük insan geçiyor. Sokak pek işlek değil. Saatin de bir rolü vardır muhakkak. Pandomim yapan çocuğun öncesi yok ya da sonrası. Tam şu an var ve o yaptığı hareketlerle meşgul görünüyor. Hiçbir anısı yok. Şu an buradan geçen her insanın sorunlarını anlayabildiğini farkediyor. Herkesin sorunlarını, ilgilendikleri şeyleri görmeye devam ediyor ve kimsenin onu umursamadığını da farkediyor. Herkesi farkederken neden farkedilmediğini anlamaya çalışıyor. Zoruna gidiyor, içi sıkılıyor, kötü hissediyor.
     Hava serinliyor ve bulutlar dolunayı kapatıyor. Kasvet artıyor gittikçe. Farkedilmek için farklı bir hareket yapmak istiyor. Aklına harika bir hareket geliyor. Karşıdaki birkaç kişinin yaklaşmasını bekliyor. Hareketi tam yaptığı esnada şimşek parlıyor. Herkes gökyüzüne bakıyor. Kimse pandomim yapan çocuğu görmüyor. Çocuk, içinde öfke biriktiğini hissediyor. Bağırmak istiyor. Ama önce durup düşünüyor. Pandomim yapan bir kişi bağırabilir mi veya en basit olarak konuşabilir mi? Daha kendi içinde bir cevaba varamadan, ağzını sınırlarına kadar açıyor ve nefesinin dışarı çıktığını farkedebiliyor. Ama gökgürültüsünün şiddeti yanında en ufak bir şey duymuyor. Acaba bağırabilmiş miydi? Ses tellerinin titrediğini bile hissetmek yeterdi, tabi ses telleri varsa. Daha yeni farkettiği dünya onu bu kadar çabuk üzmeye yetiyor. Gözlerinde bir sıkışma hissediyor. Sanki bir şeyler dışarı çıkmak istiyor gibi. Tam bu sırada yağmur, sağanak sağanak yağmaya başlıyor. Yüzünden küçük damlalar aktığını farkediyor. Yanaklarından süzülen, yağmur damlaları mıydı yoksa gerçekten ağlayabilmiş miydi?

Yorumlar

Popüler Yayınlar