Soğuk Yalnız II
Baş ağrısı ile uyandı. Güçlükle hareket etmeye çalıştı. Başına bir darbe almış olmalıydı. Gözlerini açtı, etrafa bakındı. Algılamaya çalışıyordu nerede olduğunu. Ağaçlar, kar, soğuk ve olabildiğine kadar ağaçlar, kar, soğuk. Ayağa kalkacak hali yoktu, sırtını yaslamak için en yakın ağaca sürükledi kendini.
Ağacın dibinde otururken zihnini zorlamaya devam ediyordu. Ne olmuştu? Hatırlayamıyordu. Başı çok fena ağrıyordu. Bir yere mi çarpmıştı, bir yerden mi düşmüştü? Hatırlayamıyordu. Kendisi için gerçekten hayati değer taşıyan bu olayı hatırlayamıyordu. Aklı, unutmayı çok istediği halde hatırladığı kişi ve olaylarla doluydu. Belki de asıl hayati değer taşıyan bunlardı.
Saatler geçmişti. Artık ayaklarını hissetmiyordu; ama bunu önemsemiyordu. Başka neleri önemsemediğini düşündü. Artık bir şey hissetmediği kişileri önemsemiyordu. Hissetmemek normaldi aslında; ama en başta, yani tanımadan önce. Güzel şeyler hissettikten sonra bu hisleri kaybetmek, işte bu bir ağırlıktı ve kurtulmak mümkün değildi. En azından bir süre daha, kendisi için. Çünkü hayatta kalacağına dair umudunu her geçen saat kaybediyordu. Hayatı boyunca kaybettiği umutlarını düşündü. Bu belki de son umudu olacaktı, kaybedeceği.
Saatler geçmeye devam etmiş ve uykusu gelmişti. Böyle bir soğukta uyumanın ne demek olduğunu biliyordu. Son kez gözlerini yumacaktı. Hayatı boyunca göz yumduğu olayları hatırladı, hepsi de acı verici olmuştu. Bu seferki öyle olmayacaktı. Gözlerini yumdu, yüzünde bir tebessüm.
cennete gittiyse demek
YanıtlaSil